“Biyoteknolojik İlaçlarda Gelecek ve Türkiye” konulu Bioexpo sempozyumu ana sponsorlarından biri olan CinnaGen İlaç’ın Kurucu Ortağı ve CEO’su Ferhat Farşi, dünyada artık biyoteknoloji devriminin yaşandığını ve buna bağlı olarak kimyasal ilaçlardan biyoteknolojik ilaçlara geçiş söz konusu olduğunu belirtti. Yaklaşık 380 milyar dolar global biyoteknolojik ürünler pazarında Türkiye’nin konumu ve potansiyeli düşünüldüğünde ülkemizin Ar-Ge ve üretim merkezi olması gerektiğini söyledi.
Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) himayesinde, 19-20 Nisan 2018 tarihlerinde İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen sempozyumda CinnaGen İlaç Kurucu Ortağı ve CEO’su Ferhat Farşi “MENA Bölgesinde Biyoteknoloji” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Ferhat Farşi, sunumunda MENA Bölgesi’ndeki deneyimlerini, örnek çalışmaları ve MENA Bölgesi’nin en büyük biyoteknolojik ilaç üretim şirketi olma süreçleri ile ilgili detayları katılımcılarla paylaştı.
CinnaGen İlaç Kurucu Ortağı ve CEO’su Ferhat Farşi, bioteknolojik yatırımların, Türkiye’nin ekonomik gelişimini olumlu yönde etkileyeceğini belirtti. Farşi, “Kimyasal ilaçlardan biyoteknolojik ilaçlara geçiş var. 2019 yılına kadar dünya biyoteknolojik ilaç sektörünün iki kattan fazla artması bekleniyor. Dünya’da 2010 biyoteknolojik ilaç pazarı yüzde 18 iken, 2019 yılında ise bu oranın yüzde 26’lara ulaşması bekleniyor. 2017 verilerine göre Türkiye’de devlet tarafından ödenen 8 bin 925 ilaç var. Bunların 262’si biyoteknolojik ürünlerden oluşuyor. Biyoteknolojik ilaçların yüzde 3’ü toplam ilaç bütçesinin yüzde 19’una eşit” diye konuştu.
Biyoteknolojik İlaçlar Türkiye’de Üretilirse İthalat Giderleri Düşer
Türkiye’nin biyoteknoloji ilaçlarıyla ilgili faturası, geri ödeme sistemi olduğu için Türkiye’de 2016’da yaklaşık 1 milyar dolarken, 2017’de ise 1,5 milyar dolar olduğunu söyleyen Farşi, sözlerine şöyle devam etti: “Bu trend devam ederse bu rakam 2 ila 3 milyar dolara kadar yükselecek. Bu trend, sağlıklı bir trend değil. Bu ürünlerin mutlaka Türkiye’de üretilmesi gerekiyor. İlaç sanayi özellikle biyoteknoloji ve savunma sanayi özellikle ileri savunma sanayi bir ülkenin sahip olması gereken iki alandır. Türkiye’nin mutlaka burada söz sahibi olması gerekiyor.”
Türkiye’de biyoteknolojik ilaç satışının tamamına yakının ithal olduğuna değinen Farşi “Biyoteknolojik ilaçların kimyasal ilaçlara göre yan etkileri daha az. Özellikle biyoteknolojik ilaçlar, kanser ve santral sinir sistemi, MS gibi hastalıklarda daha hedefe yönelik tedavi sağlıyorlar. Kimyasalları ise birden bire terk edecek değiliz. Şu anda Dünya’da bütün kullanılan ilaçlar içerisinde yüzde 20’lik kısmında biyoteknoloji söz konusudur. İlerleyen yıllarda bu durum bizim öngörümüze göre yüzde 30-40’lara yaklaşacak” dedi.
Türkiye’de üretim tesisi ve Ar-Ge merkezi kurma çalışmalarını sürdürdüklerini dile getiren Farşi, Türkiye’de 100 milyon dolarlık bir yatırımla biyoteknoloji üssü kurmaya hazırlandıklarını ve üretim tesislerinin 2018 yılının Eylül ayında hayata geçireceklerini bildirdi.
#biyoteknoloji, #ilac, #kimyasal, #TÜSEB