Türkiye’nin konusunda lider kuruluşu haline gelen Variteks Ortopedi, kaliteden ödün vermeden sürekli gelişen yapısıyla 75 ülkede aranan ve istenen bir firma olmanın haklı gururunu yaşıyor.
Firmanın ikinci kuşak yöneticisi olan Okan Öztürkatalay ile yaptığımız röportajda Variteks’in başarı hikâyesi, yükselişin sırrı ve önümüzdeki dönemle ilgili planları konuştuk;
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Şahsınızdan ve firmanızın kuruluşundan biraz bahsedebilir misiniz?
1958 yılında babam Nimet Öztürkatalay’ın çıktığı yolda bugün ikinci kuşak olarak 22 yılı profesyonel olmak üzere 40 yıldır Variteks’te çalışmaktayım.
Ortopedi alanında imalatçı rolünde olan firmamız %85 oranında yurt dışına ihraç, %15 oranında yurt içi pazarda yaklaşık 600 e yakın müşteriye hizmet vermektedir. %85 diye tabir ettiğimiz kısım 75 ülkeye tekabül ediyor. Sri Lanka’nın henüz yeni sonuçlanmasıyla beraber ihracat yaptığımız ülkeler sıralamasında 75. sırada yerini aldı.
Hedefimiz %100 Türk Malı
Ürün çeşitlerinizden bahseder misiniz?
Ana grup olarak varis çorapları ve ortopedi yardımcı malzemeleri ürünlerimizi oluşturmakta. Bileklikler, bandajlar, tabanlıklar, dizlikler, bel korseleri, boyunluklar gibi ortopedi malzemelerinin imalatını yapıyoruz. Ürünlerimizdeki ana düşüncemiz yerli üretim malzemelerden kullanarak tamamıyla yerli üretim yapmak. Bunun için çok çaba sarf ediyoruz ama çok üzülerek söylüyorum ki bazı durumlarda yurt dışından Avrupa ülkelerinden hammadde alımı yapıyoruz. Kalite devamlılığı ürünlerimiz için her şeyden daha önemli olduğu için alımları yurt dışından gerçekleştiriyoruz. Variteks’in 60 yıllık başarısının sebebi kalite devamlılığını sağlamasından kaynaklı. Hedefimiz gelecekte bütün hammaddelerimizi de ülkemizden alıp %100 Türk malı ürünler üretmek.
Patronumuz Variteks…
60 yıllık bir başarıdan söz ediyorsunuz, dünya pazarında bile bu kadar istikrarlı bir başarının sırrı ne olabilir bize açıklayabilir misiniz?
Hiçbir iş için helal ve kolay kavramı yok. Bu konuma gelmek tabiî ki çok da kolay olmadı. Ancak bir işi yapıyorsanız kendinizi o işe adadığınızda çıkan başarı sizi daha fazla motive ediyor.
Her firma için belirli kurallar vardır ve bunu madde madde sayacak olursak; “çalışkan olmak, güvenilir ve dürüst olmak, sorumluluk sahibi olmak, yenilikçi olmak, firma prensiplerine bağlı kalmak” şeklinde sıralayabiliriz.
Patron kelimesi babam zamanında vardı. Babam, kurucu ve patrondu. Ondan sonraki 2. Kuşak olarak başa geçen ben olmuş olsam da ben bir çalışanım. Bizim güncel patronumuz Variteks firmasıdır. Benim vazifem Variteks bünyesinde çalışanların haklarını eşit şekilde sağlamaktır. Saymış olduğum bu beş madde Variteks’in bu zamana kadar gelmesindeki ana kurallardır. Benim bu bünyedeki yerim iş sahibinin oğlu olarak değil, çalışan olarak başlayıp kademe kademe çalışarak yükselmemdir. İlk olarak ürün paketlemeyle başladığım bu firmada aklınıza gelebilecek her alanda bilfiil çalıştım. Karşı taraftan bir iş isteyeceğim zaman kendi yapmadığım/yapamadığım hiçbir işi istemem isteyemem. Çünkü nasıl, ne şartlarda, ne kadar sürede yapılacağını bilir ona göre hareket ederim. Karşılıklı anlayış firmamızın temel prensipleri arasındadır.
Uluslararası rekabette sizi zorlayan kriterler var mı? Siyasi durumların işinizde etkisi nedir?
Siyasi durumlar tabiî ki etkendir ancak ana sebep değildir. 1978 yılında ortopedi ürünlerinin ihracatını kendi alanımızda ilk defa biz gerçekleştirdik. Türkiye o tarihten bu yana ne aşamalardan geçti, bu ülke darbe görmüş bir ülke bu durumda bile biz 75 ülkeye ihracat yapabilen bir firma konumundayız. Kendi öz kaynaklarımızla bugünlere gelmiş, işlerimizi devam ettirebilmiş bir firmayız. Demek ki siyasi durumlar olabiliyor ama ancak bu durumlar ana trendi değiştirmeden etkide bulunabilir. Şöyle bir etkisi var özellikle geçmiş yıllarda çok mücadele ettiğimiz “Türk Malı, Made in Turkey” algısı, üzülerek söylüyorum kötü bir algıya sahipti. Zamanla değişti ama biz o değişimden öncede çok gayret gösterdik. 2-0 mağlup çıktığımız maçlarda öncelikle 2 gol atıp durumu eşitliyoruz ondan sonra bir de gol atıp galip gelmeye çalışıyoruz ki bu algıyı değiştirilebilelim. Siyasi dalgalar tabiî ki etkiliyor.
Bizim ülke markamızın bir Made in Germany gibi bir değeri olsaydı ben eminim ki, şuan bütün ülkelerde bayrağımızı dalgalandırıyor olurduk. Türkün öyle bir gücü var. Belki de Türkiye olarak bizim eksiğimiz ticarete ve sanayiye geç atılmış olmamızdır.
Bazı ülkeler bazı sertifikalar talep ediyor, bunun için gerekli sertifikalarınız nelerdir?
Kendi konumuzla ilgili almamız gereken tüm belgelere sahibiz. Zaten CE, ISO 13485 olmazsa olmazlardır. Bunun dışında en önemli belgeler ülkeden ülkeye değişiklik gösterdiği için ülkelerin sağlık bakanlıklarına kayıt belgeleri önemli. İhracat için her ülkenin istediği ekstra belgeler var.
Serbest satış sertifikası, ISO belgesi, CE belgesi zaten elimizde mevcut ancak bunların da ötesinde mesela Rusya kayıt işlemleri için özel şartlar ve ürün testleri karşımıza çıkıyor. Ürünlerimizin ve ham maddelerimizin dünya standartlarına uygun olması ve de sahip olduğumuz 60 yıllık tecrübe ile problem yaşamadan işlemlerimizi gerçekleştirebiliyoruz.
Rakip yok! Dost firma!
Pazarınızı genişletmek için hangi kriterler size yardımcı oluyor? Mesela fuarlarda yer almak sizi bir ileri noktaya itiyor mu? Referans üzerine mi yürüyorsunuz?
60 yılı geride bırakan Variteks, artık Türkiye’ye mal olmuş bir firmadır. Firma olarak ülkemize ve sektörümüze karşı sorumluluklarını her zaman gözeterek aynı çizgide ilerleyerek bugünlere geldik. Rakip firma diye bir şey yok, bizim için aynı sektörde faaliyet gösterdiğimiz, sevdiğimiz dostlarımız vardır. Bunlardan bazıları dile getirir bazıları dile getirmez ama alçakgönüllülük yapamayacağım bir konu var ki ülkemizde bu ürünlerin Türkiye’den ihracı konusunda ki en büyük destek bizim firmamızdan gelmiştir. Ayrıca ihracat yaptığımız ülkelerde sadece bir firmayla çalışmak gibi bir prensibe sahibiz. İkinci bir firmaya asla ürün satmayız, bu bizim en temel prensiplerimizden biridir. Böyle olunca da bizim gibi Türk firmalarıyla iş yapmak isteyen şirketler dost firmalarımıza müracaat ederek onlarla iş birliği yapmışlardır. Biz bu prensibimizle çoğu firmanın ihracat alanında önünü açarak hem ülkemize hem de sektörümüze katkı sağlamış olduk.
Bununla gurur duyuyoruz çünkü iyi bir firma sektörün ve ülkesinin reklamını yaparak diğer firmalara yol açarak bu pastadan pay almasına yardımcı olur.
Variteks’in ihracat alanında ki en büyük sırrı fuarlara katılmasıdır. 1999-2000’li yıllarda devletimizin çıkartmış olduğu bir kanun ile fuarlara katılım için %100 teşvik vererek önümüzü açmış oldu. Bizler de bu destekle ilerleyerek bugünlere gelmiş olduk. İhracat yapmak ve ihracatta başarılı olmak için en önemli etken nedir diye sorarsanız tabii ki uluslararası fuarlara katılmak diye cevaplarım. Teşviklerin önemini vurgulamak bir yana seçilen fuarların da bu yolda çok büyük rol oynadığını söylemek mümkündür.
“Akan suyun önüne set koyamazsınız”
Fuarlara örnek verecek olursak; MEDICA Tıp Fuarı, Arab Health Uluslararası Sağlık Fuarı ve etkisini biraz daha eskiye nazaran düşüren Otworld Fuarı Uluslararası Medikal, Sağlık, İlaç Sanayii Fuarı sektörün en önemli fuarlarını oluşturur. Expomed fuarından bahsedecek olursak bana göre en dünya genelindeki en önemli fuar listesinin 3. sırasında yerini alır. Geçmişte dalgalanmalar olabilir fakat akan suyun önüne set koyamazsınız, inanıyorum ki ileriki zamanlarda Türkiye hak ettiği noktaya gelecektir. Ayrıca farklı ülkelerdeki fuarlara da distribütörlerimizi desteklemek ve Türk bayrağını dalgalandırmak adına katılım sağlıyoruz.
Fuarların dışında yeni pazarlar bulabilmek için yeni hamleler yapılması gerekli mi?
Bunlar tabii ki gereklilik. Fakat hedef ülkeler belirlenirken bizlerin de fikirlerine başvurmalarını, istatistiki bilgilere daha çok bakılmasını isterim. Sektördeki firmalara ülkelerle ilgili daha çok bilgi akışı sağlanması ve medikalin içerisinde sektör sektör ayrılmalı ki herkes kendi konusuna daha hâkim olabilsin daha iyi yerlere gelebilsin. Ayrıca yeniliğe de açık olmak gerekiyor. İnternet üzerinden satışlarından komisyon vererek ya da üyelik bedeli ödeyerek ürün satılan web siteleri teknolojinin ilerlemesiyle hayatımıza hızlı bir şekilde girdi. Devletin %80 civarında bir teşviki mevcut iken bizler de üretici firmalar olarak teknolojiyle barışık bir çizgide ilerlemeli, ürünlerimizi dünyanın hemen hemen her yerine ulaşılabilir kılmalıyız.
Üniversite sanayici işbirliği sizce yeterli noktada mı?
Açık konuşayım bu konuyla ilgili çok fazla bir tecrübemiz, bilgi birikimimiz yok. Fakat İstanbul Teknik Üniversitesi ile Tekstil bölümü ile henüz başladığımız çalışmalarımız ve TUBİTAK ile yürüttüğümüz bir projemiz var. Bu tip çalışmalar için keşke dediğimiz noktalar var, daha önceleri kullanmadığımız mecralar, adımlar için keşke yapsaydık diyoruz. Üreticilerin mutlaka akademik olarak da destek almalarını öneriyorum. Çünkü bir sinerji doğuyor ve çok değişik fikirler ortaya çıkıyor aynı zamanda da işin bilmediğimiz taraflarını öğrenmiş oluyoruz. 60 yıllık bir tecrübe ile akademik bilgiler bir araya geldiği zaman önünüzde kimse duramıyor. Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve Amerika gibi ülkeler bu konuda çok daha ilerlemiş durumda, bizler belki de zamanında bunu yapmış olabilseydik çok daha ileri bir noktada olabilirdik.
“Çıraklığını yapmadığınız işin ustası olamazsınız”
Üretim noktasında yeterli personel bulabiliyor musunuz?
Bir dokun bin ah işit… Burada kime, kimden ya da neden şikâyet edeceğimi bilemiyorum. Bu konu en büyük sıkıntılarımızın başında geliyor. Personel bulamıyoruz! Meslek okullarıyla, belediyelerle, İŞKUR’la ve muhtarlıklarla sürekli olarak irtibat halindeyiz. Bunun yanında yayınladığımız ilanlarla sürekli duyurduğumuz halde istediğimiz personeli bulamıyoruz. Gençler biraz daha olaya farklı bakıyorlar fakat bir işin çıraklığını yapmadan ustalığını yapamazsınız. Öncelikle elinizi biraz kirleteceksiniz. Üniversiteyi bitirdikten hemen sonra hadi masam olsun hemen çalışayım demekle olmuyor bu işler. Önce biraz elinizin kirlenmesi lazım. Mühendis de olsanız çıraklık yapacaksınız. Oğlum endüstri mühendisliği okuyor şuan ve yıllardır çıraklık yapıyor yapmaya da devam edecek ki usta olabilsin böylece Variteks 3. kuşağı olarak bunca yıllık emeğimizi layıkıyla devam ettirebilsin. Fakat bu personel bulma problemi sadece ülkemizde karşı karşıya kaldığımız bir problem değil Avrupa, Avusturalya, Amerika gibi yerlerde de var, ama bu konu da önemli olan başkalarında da var olması değil bizlerin kendi ülkemiz adına bu sorunu çözüp öne geçmemizdir.
Ağırlıklı olarak ihracat yapmanızın özel bir sebebi var mı?
Genel manada arz talep meselesidir diyebiliriz. Bunun dışında yurt dışındaki pazarımız daha fazla talep ettiği için daha fazla ağırlık verdik ve daha fazla büyüdük. Fakat bu iç pazarda daha az etkin olduğumuz anlamına gelmesin. Biz bu ülkeyle buralara geldik, bizim için en değerli ülke Türkiye’dir, kendi vatandaşlarımızdır.
İç pazarda talep arttığında kapasite arttırılabilir mi? Bunu karşılayabilir misiniz?
Tabii ki. Uzun yıllardır edindiğimiz tecrübemizle 2 ayda fabrika kurabiliriz. Daha önce yaptık çünkü bunu. Şuan için talep arttığında karşılayamayacağımız yetiştiremeyeceğimiz hiç bir ürün yok. Fakat iç pazarda şöyle bir sorun var, bazen rekabet çok şık olmuyor. Sadece fiyat üzerine kurulmuş rekabete biz girmiyoruz.
Uzun yıllardır politikasını beğenmediğim hiç bir ihaleye girmiyorum. Neden? Çünkü kendi anneme, babama, evladıma giydirmeyeceğim, almayacağım hiçbir ürünü üretmem. Faydalı olmadığına inanmadığım bir ürünü satmam/satın almam. Bu konuda sadece fiyat odaklı çalışmalar olduğunu gördüğümüz için biz yurt içinde ihalelere girmekten vazgeçtik. İhale yapanların belli bir kalite standardı olması gerektiğini düşünüyorum. Vicdani bir yaklaşımla, yani kullanmayacakları ürünü satın almayacakları düşüncesini bir prosedür, bir politika haline getirip öyle uygulamaya koymaları gerekmektedir. Üreticiyi iyi yönde teşvik etmek, kalitesini arttırmasına yönelik çalışmalar yapmak adına belli kriterler koyulması gerekli. Devletin her birimi sadece maddi teşvik ile desteklememeli, kaliteli ürünün ihracatının yapılabilmesi için kaliteli ihracat kuralları koymalı, bu yönde teşvik etmelidir.
Bizimle rekabet etmek, cesaret işi!
Yabancı firmaların iç piyasaya girme teşebbüsleri var mıdır? Bu teşebbüsü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Elbette ki var. Fakat bizim piyasamıza girmek onlar açısından cesaret isteyen bir durum. Neden? Çünkü bizim firmalarımızla rekabet edemezler, kendi sahamızda bizimle rekabet edecek firma yok. Medikal çok büyük bir sektör fakat ortopedi konusunda bizimle yarışacak ülke yoktur. Mesela Çin, Pakistan, Endonezya gibi dünyaya fason üretim yapan ülkelere biz ihracat yapmaktayız.
Temennimiz 60 yılı nice 100 ve daha fazla yıllara aynı ve daha kaliteli bir şekilde ilerletmek. İhracat yaptığımız ülke sayısını da daha da arttırmaktır.
#Variteks, #Ortopedi, #OkanÖztürkatalay