Kadınların yaşı arttıkça kısırlık görülme sıklığı da artıyor! Amerikan Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Ramazan Mercan, kısırlık konusunda önemli açıklamalarda bulundu.
“İnfertilite, bir çiftin 12 ay korunmamasına rağmen çocuk sahibi olamaması durumu olarak tanımlanmaktadır. Çiftlerin %10-15’inde görülmektedir ve son 50 yılda bu oranda bir değişiklik gözlenmemiştir. Üreme çağındaki kadınların bir adet döneminde gebe kalma olasılığı %15-18 olup, bir yılın sonunda %85-90’ı gebe kalmaktadır. Kadın yaşının artmasıyla birlikte infertilite sıklığı da artmaktadır. Kadınların iş yaşamına daha aktif katılmaları nedeniyle çocuk sahibi olma yaşının geciktirilmesi, infertilite nedenleri arasında yaşa bağlı faktörlerin oransal olarak artmasına neden olmuştur.”
İnfertilite (Kısırlık) nedenleri
- Kadına Bağlı Faktörler
İnfertilite nedenlerinin %35’ini kadına bağlı faktörler oluşturmaktadır. - Bunların %5-10’unu rahim ağzına bağlı faktörler oluşturmaktadır.
- Rahime bağlı faktörler arasında doğuştan gelen anomaliler, miyom, adenomiyozis veya polip gibi patolojiler, enfeksiyonlar ve geçirilen enfeksiyonlar, kürtaj veya diğer cerrahi girişimlere bağlı yapışıklıklar sayılabilir.
- Tüplerin tıkanması: Kadın infertilitesinin diğer önemli bir nedeni, geçirilen cerrahi girişimler, enfeksiyonlar veya endometriozis gibi nedenlere bağlı tüplerde tıkanıklık veya açık olsa bile yapısal olarak görülen bozulmalardır.
- Yine kadına bağlı en önemli faktörlerden bir tanesi de yumurtlama bozukluklarıdır.
- Kadın infertilitesine neden olan önemli faktörlerden bir diğeri ise, endometriozistir.
- Bunların dışında, stres ve depresyon gibi sorunlar da -kanıtlanmamakla birlikte- infertilite riskini artırabilmektedir.
- Erkek faktörü:
İnfertil çiftlerin %35’inde sorun erkekten kaynaklanmaktadır. Sperm sayısı, şekil ve hareketindeki bozukluklar infertilitenin erkeğe bağlı en sık rastlanan nedenlerini oluşturmaktadır. Ayrıca, varikosel, doğuştan spermin geçtiği kanalların tıkalı olması veya genetik nedenlere bağlı sperm yapımında bozukluklar ve cinsel fonksiyon bozuklukları da erkek infertilitesine neden olabilmektedir. - Çiftlerin %20’sinde erkek ve kadına bağlı sorunlar birlikte infertiliteye neden olabilmektedir.
4. Açıklanamayan infertilite: Çiftlerin %10-15’inde rutin testlerle erkek veya kadında bir sorun saptanamamaktadır. Bu grup “açıklanamayan infertilite” olarak adlandırılmaktadır. - Çevresel faktörler ve toksinler: Sigara kullanımı, madde bağımlılığı, alkol kullanımı, aşırı diyet ve egzersiz gibi faktörler erkek ve kadında infertilite riskini artırabilmektedir. Çevresel toksinler arasında sayılan Bifosfenol’ün (BPA) erkekte infertiliteye neden olduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır.
İnfertilitenin araştırılması
İnfertilitenin araştırılmasına, kadınlarda 35 yaşına kadar bir yıllık korunmasız ilişkiye rağmen gebe kalamama durumunda, 35 yaşın üzerindeki kadınlarda ise 6 aydan sonra başlanması gerekir.
Öykü: İnfertilite araştırmasının ilk aşaması, çiftlerden detaylı bir öykünün alınmasıdır. Burada daha önce geçirilen sistemik ve cinsel hastalıklar, cerrahi işlemler, çocuk sahibi olamama süresi, daha önce gebelik ve düşük olup olmadığı, ikinci evliliği olanlarda daha önceki evlilikle ilgi gebelik öyküsü gibi sorular yönlendirilmektedir.
Yapılacak testler: Günümüzde infertilite ile ilgili sadece 3 test yeterli bulunmaktadır. Detaylı testler sadece araştırma amacına yönelik olup, tedavi sürecini etkilememektedir. Öncelikle “spermiogram” dediğimiz testle araştırma sürecini başlatıyoruz. Eğer sperm değerleri normalse, rahimdeki sorunların ve tüplerin açık olup olmadığının araştırılması için rahim filmi (HSG) ve yumurtlamanın değerlendirilmesi için kanda adetin belirli bir dönemindeki progesteron düzeylerine bakılmaktadır. Diğer önemli bir test de yumurtalık rezervinin değerlendirilmesi için ultrasonda yumurtalıkların değerlendirilmesi ve gerekirse kanda AMH düzeyine bakılmasıdır.
Muayene: Genel bir fizik muayenenin dışında, kadında rahim ve yumurtalıkların değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Eğer sperm değerlerinde bir sorun saptanırsa, erkeğin üroloji tarafından da değerlendirilmesi gerekir.
Tedavi
İnfertilitede tedavi, çocuk sahibi olamama nedeni, kadının yaşı, infertilite süresi ve yumurtalık rezervi gibi faktörlere bağlı olarak belirlenmektedir. 30 yaşın altında, yumurtalık rezervi iyi olan ve testlerde önemli bir sorun saptanmayan çiftler 3 yıla kadar tedaviye başlanmadan izlenebilir. Tedavi kararını etkileyen en önemli faktör, kadının yaşıdır. Kısaca özetlersek:
- Yumurtlama bozuklukları: Bu çiftlerde 6-12 ay süreyle yumurtalıklar uyarılabilir ve sadece yumurtalıkların hapla uyarılması sonucu %40-50 oranında gebelik elde edilebilir. Başarı elde edilmeyen çiftlerde “aşılama” ve sonrasında “tüp bebek” yöntemleri uygulanmaktadır.
- Açıklanamayan infertilite: Bu çiftlerde tedaviye genellikle “aşılama” ile başlanır ve başarı sağlanamaması durumunda “tüp bebek” tedavisine geçilir.
- Tüplerin tıkalı olması: Kadın yaşı, tıkanıklığın nedeni, tüpteki tıkanıklık yeri ve derecesine göre, öncellikle mikrocerrahi yöntemiyle tüpler açılabilir, ancak günümüzde bu çiftlerin büyük bir bölümüne “tüp bebek” tedavisi uygulanmaktadır. Ayrıca, bu hastalarda tıkanıklığa bağlı tüplerde sıvı birikimi varsa, tüp bebek uygulaması öncesi gebelik şansının artırılması için tüplerin alınması önerilmektedir.
- Endometriozis: Hastalığın derecesine bağlı olarak cerrahi tedavi denenebilir veya direkt olarak “aşılama” veya “tüp bebek” gibi üremeye yardımcı tekniklere başvurulabilir.
- Erkek faktörü: Yapılan testlerde hiç sperm görülmeyen hastalarda “tüp bebek” ve TESA-TESE adını verdiğimiz yöntemlerle testisten sperm elde edilme yöntemlerine başvurulmaktadır. Bu grup hastaların yaklaşık %50’sinde cerrahi olarak sperm bulunabilmektedir. Bu grup dışında seçilecek tedavi yöntemi spermiogramdaki bozuklukların şiddetine göre belirlenmektedir. Hafif bozukluk görülen çiftlerde öncelikle “aşılama” yapılabilir, şiddetli bozukluk olanlarda ise “mikroenjeksiyon-tüp bebek” tedavisi uygulanmaktadır.
Tüp bebekte başarıyı artıran ek tedaviler
Tüp bebekte başarı şansını artırmak için çeşitli vitamin ve takviye edici gıdaların verilmesi, testosteron ve growth hormonu gibi hormonal takviyeler, rahime çizik atılması, embriyoların genetiğine bakılarak normal embriyoların seçilmesi, rahim veya yumurtalıklara PRP uygulamaları, sperm seçimi için magnetik yöntemler veya büyük ölçekli mikroskoplarla bakılarak en iyi spermin kullanılması gibi birçok yöntem denenmektedir. Ancak, ne yazık ki bu yöntemlerin etkinliğini kesin olarak gösteren yeterli veri bulunmamaktadır. Bu nedenle, tedavi maliyetini ciddi ölçüde artıran bu yöntemler konusunda dikkatli davranılması ve çifte bilgi verirken objektif verilerin sunulması gerekmektedir.