Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü depresyonun kişisel, ailevi, sosyal ve toplumsal kayıplara yol açabilen, ancak doğru teşhis edilmesi durumunda tedavi edilebilen psikiyatrik bir hastalık olduğunu belirtti. Direktörlükten yapılan açıklamada, yineleme riski yüksek bir hastalık olan depresyonun antidepresanlarla etkin bir şekilde tedavi edilebilen bir hastalık olduğu, tedaviyi en az 6 ay sürdürmek ve hekimin kararıyla tedaviyi kesmek gerektiği vurgulandı.
Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, depresyonun çökkün duygudurum, ilgi ve istek kaybı önceden zevk veren etkinliklerden eskisi kadar zevk alamama ya da hiçbir konuya ilgi duyamama, enerji azlığı, halsizlik, hareketlilikte genel bir yavaşlama, dikkat, konsantrasyon ve bellek güçlükleri, kişinin kendisi ve çevresiyle ilgili olumsuz algılarının olması şeklinde ortaya çıktığını bildirdi.
Depresyonun neden olduğu kişisel ve toplumsal kayıpların büyüklüğüne dikkat çeken Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, 1990 yılında ABD’de depresyonun toplumsal maliyeti 43.7 milyar dolara ulaşan bir hastalık olduğunu belirtirken, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre depresyonun en fazla yeti yitimine yol açan sorunların başında geldiğine dikkat çekti.
Depresyonun neden olduğu işgücü kaybının soğuk algınlığına ve zatürreye bağlı işgücü kaybına eşit olduğunun aktarıldığı açıklamada yaşam boyu yaygınlığının değişmekle birlikte yaklaşık yüzde 5-11 olduğuna dikkat çekilirken, erkekler için bu oranın yüzde 3 ila 12, kadınlar için ise yüzde 10 ila 26 olduğu belirtildi.
Depresyonun erkeklere oranla kadınlarda görülme riskinin iki kat daha fazla olduğu biliniyor. Epidemiyolojik veriler herhangi bir yılda kadınların yüzde 13’ü, erkeklerin ise yüzde 8’inin depresyonda olduğunu gösteriyor. Başlangıç yaşının çoğunlukla 20 ila 40’lı yaşlar arasında olduğu bilinen depresyonun ailesinde olanlarda görülme riski 1,5 ila 3 kat daha yüksek.
Depresyon için risk etkenleri neler?
• Madde ve alkol kullanımı
• Kaygı (anksiyete) bozuklukları
• Kadın olmak
• Erken ebeveyn kaybı Düşük sosyoekonomik düzey
• Ayrı yaşama, boşanmış olma
• İşsizlik: İşsizlik depresyonda risk etkeni olması yanında işte verimliliğin azalmasının önemli nedenlerindendir.
• Daha önce depresyon geçirmiş olma
• Yakın zamanda önemli yaşam olayları, stres etkenleri
• Kişilik yapısı
• Çocukluk döneminde cinsel veya fiziksel kötü davranılma öyküsü
• Bazı ilaçlar
• Tıbbi hastalıklar
• Hormonal değişiklikler.
Depresyon belirtileri nelerdir ve tanı nasıl konur?
Klinik depresyonun temel niteliğinin hoş olmayan duygudurum, ilgi ve zevk azlığı, umutsuzluk ve karamsarlık olduğunu belirten Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, olguların derin üzüntüye ek olarak gelecekleri ve yaşadıklarıyla ilgili olarak kötümser düşünme durumlarının olduğuna dikkat çekiyor.
Hastalarda depresif duygudurum ile birlikte değişik etkinlik ve sorumluluklara karşı ilgi kaybı izlenmesinin yanı sıra olağan etkinliklerden zevk almama durumu da gözlemlenir. Hastalar, iş, özel zevkler, bireysel ilişkiler, cinsel aktivite de dahil olmak üzere hiçbir şeyden zevk alamazlar. Bazı olgularda önde gelen belirti bunaltı olabilir. Anksiyete düzeyi çok artabilir ve buna bağlı olarak huzursuzluk gösterebilir, ilgileri azalabilir. Umutsuzluk ve çaresizlik duyguları o kadar yoğun olabilir ki düştükleri bu durumdan hiçbir şekilde kurtulamayacaklarını düşünebilirler. Depresif hastalar, basit günlük aktiviteleri bile yapmakta güçlük çekerler. İş, aile, para ve kendi sağlıklarıyla normalin üzerinde ilgilenebilirler. Enerji düzeyi azalırken bazı olgularda önde gelen belirti somatik belirtiler ve tepkisel davranışlar olabilir.
Depresyon umutsuzluk, kötümserlik, benlik saygısında düşme ve suçluluk duyguları intihar düşünce ve eylemlerini uyarır. Sevilenle yeniden birleşme düşünceleri ortaya çıkabilir. Düşünce içeriğinde geçmiş olaylar önemli bir yer tutar. Yoğun anksiyete belirtilerinin depresyon olgularında intihar girişimleri için belirleyici bir etken olduğu ileri sürülüyor. İntihar düşünceleri ve girişimleri depresyonun önemli belirtileri arasında yer alıyor.
Depresif olguların çoğunda duygudurum değişiklikleri ile birlikte iştah ve kilo kaybı görülüyor. Uyku bozukluğu depresyonun çok sık karşılaşılan bir belirtisiyken dalgınlık, unutkanlık da bunlara ek olarak görülebiliyor. Bazen ağır olgularda aklından geçenlerle dış dünyada olanlar birbirine karıştırılabiliyor.
Aşağıdakilerden 5 veya daha fazlasının iki haftalık süre içinde varlığı depresyon tanısı için gereklidir:
- Çökkün duygu durum
- İlgi ve istek kaybı
- Belirgin kilo kaybı veya artışı
- Hemen her gün uykusuzluk ya da aşırı uyku
- Psikomotor ajitasyon ve retardasyon
- Halsizlik ya da enerji azlığı
- Değersizlik veya aşırı suçluluk hisleri
- Yoğunlaşma zorluğu veya kararsızlık
- Tekrarlayan ölüm düşünceleri
Depresyona çarpıntı, nefes alamama hissi, başta sıkışma hissi, uyuşma ve karıncalanmalar, müphem ağrılar, konversif tarzda bayılmalar gibi bedensel belirtiler de sıklıkla tabloya sıklıkla eşlik eder; hatta bunlar doktora geliş nedeni olabilir. Uyku ve iştahta azalma, düzensizlik veya artma depresyonun öncül belirtiler arasında yer alır. Gürültüye, kalabalığa tahammülsüzlük, küçük şeylere öfkelenme, alınganlık, öfke patlamaları depresyonda sık görülür.
Depresyon ciddi hastalık belirtilerine ve yeti yitimine sebep olduğu gibi, intihar düşüncesi ve girişimine neden olarak ölümcül sonuçlar doğurabilir. Depresif bozukluğu olan hastaların intihar riski yüzde 20 ila 40’tır.
Depresyon Tedavisi
Depresyon tedavisi için iyi bir hekim ve hasta ilişkisi şarttır. Depresyon tıbbi bir hastalıktır, bir karakter bozukluğu veya zayıflık değildir. İyileşme depresyon tedavisinde ulaşılmak istenen ana amaçtır.
Tedaviler etkilidir ve pek çok tedavi seçeneği vardır;
- İlaç tedavileri,
- Psikoterapiler,
- Diğer tedavi yöntemleri (EKT, uyku yoksunluğu tedavisi, ışık tedavisi vb…)
Tedavi yöntemini seçmeden önce hastanın genel durumunu, hastalığın şiddetini, intihar riskini değerlendirmek gerekir. Hasta yemiyor içmiyorsa, ilaç kullanmayı reddediyorsa, intihar riski varsa, psikotik belirtiler eşlik ediyorsa uzmana veya hastaneye sevk etmek gerekir.
Depresyon antidepresanlarla etkin bir şekilde tedavi edilebilen bir hastalıktır. Tedavi başarısı için önemli iki temel koşul, depresyonu teşhis edebilmek ve ilaçları yeterli doz ve sürede kullanmaktır.
Antidepresan ilaçlar sıklıkla tedaviye başlandıktan sonraki 2 hafta içinde etki etmeye başlar ve sadece hekim denetiminde, hekimin ayarladığı dozlara göre kullanılmalıdır. Depresyon yineleme riski yüksek bir hastalıktır. Bu nedenle klinik iyileşmeden sonra dozu azaltmadan tedaviyi en az 6 ay sürdürmek gerekir ve hekimin kararıyla tedaviyi kesmek gerekir.
Tedaviye rağmen belirtilerin bir kısmı devam edebilir. Farklı depresyon tiplerinde ilaç kullanım süresi de farklı olacaktır. Kişinin şimdiye kadar geçirdiği depresyon atağı sayısı da tedavi süresini etkileyebilir.
Eğer bir kişide depresyon sık sık tekrar ediyorsa ve ataklar şiddetli ise, ilaç tedavisi yıllar boyu da sürebilir. Kişinin ilk ya da ikinci depresyon dönemi ise, hastaneye yatma gerekecek kadar şiddetli bir tablo değil ise, intihar girişiminde bulunmamışsa, kronik stres faktörü yoksa genellikle bir yıl kadar ilaç tedavisi alması yeterli olur. Tedavinin yetersiz kaldığı durumlarda antidepresan tedaviye antipsikotikler ya da hormonlar eklenerek belirtilerin üstesinden gelmek mümkün olabilir.
Her mutsuzluğun depresyon olmadığı unutulmamalı ama doğru ve uygun tedavi edildiğinde depresyonun tam düzlemeyle giden bir hastalık olduğu da akılda tutulmalıdır.
#depresyon, #abdiibrahim, #mursuzluk, #guncel