Türkiye, son yıllarda klinik araştırmalar, etik kurul yapısı ve güçlü sağlık altyapısıyla uluslararası biyoteknoloji şirketlerinin dikkatini çekiyor. Bu ilgiye son örnek, ABD merkezli TSI’ın geliştirdiği yeni nesil pıhtı çözücü molekül Prourokinaz (mproUK) için yürütülecek Faz 2 ve Faz 3 çalışmaları oldu.
TSI, Güney Afrika, Hollanda ve Singapur’un ardından Türkiye’yi de klinik araştırma ülkeleri arasına kattı. Türk ilaç sektörünün deneyimli ismi Dr. Kemal Oğuz Kalafat tarafından yürütülen süreç, Türkiye’nin ileri biyoteknoloji alanındaki konumunu güçlendirecek önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Yeni Molekülün Yenilikçi Yaklaşımı
Harvard Üniversitesi çıkışlı Prof. Victor Gurewich tarafından geliştirilen mproUK, kalp krizi ve iskemik inme tedavisinde pıhtıyı damara müdahale gerektirmeden çözmeyi hedefleyen modern bir tedavi yaklaşımı sunuyor. Vücudun doğal pıhtı çözme mekanizmasını taklit eden bu yöntem, daha hızlı ve daha güvenli bir seçenek olarak öne çıkıyor.
Prof. Gurewich, Türkiye’yi klinik çalışmalar için seçme gerekçesini şöyle özetliyor: “Türkiye, nitelikli araştırmacıları ve akredite merkezleriyle uluslararası standartlarda çalışabilen güçlü bir klinik araştırma ortamı sunuyor.”
Klinik Araştırmalarda Türkiye’nin Güçlü Performansı
TSI’ın Türkiye’deki klinik çalışmalarını, uluslararası deneyimiyle bilinen Mene Health Group yürütecek. Şirketin CEO’su Şule Mene, Türkiye’nin son yıllarda Faz II–III çalışmalarında dünya çapında güvenilir bir merkez haline geldiğini belirterek:
“Mevzuat uyumu, etik kurulların etkinliği ve araştırmacı kalitesi sayesinde Türkiye, küresel projelerde öne çıkıyor.” diyor.
Bölgesel Bir Biyoteknoloji Üssü Olma Fırsatı
TSI ile yürütülen bu çalışma, Türkiye’ye yalnızca yeni bir tedavi seçeneğini değil; aynı zamanda ileri biyoteknoloji alanında uluslararası iş birliklerini büyütme fırsatını da beraberinde getiriyor. Türkiye, bu iş birliği ile MENA bölgesinde ticarileşme potansiyeli yüksek projeler için önemli bir Ar-Ge merkezi olma yolunda ilerliyor.



