Toplantıda, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Global Foundation For The Care Of Newborn Infants (GFCNI) tarafından benimsenen “Zero Separation – Sıfır Ayrılık” ilkesi Türkiye’de yeniden gündeme taşındı. Dernek, bu ilke doğrultusunda başlattığı “Sıfır Ayrılık” kampanyasıyla, yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde 24 saat ebeveyn erişiminin sağlanması, kanguru bakımının standart uygulama haline gelmesi ve her ünitenin aile dostu bir yapıya kavuşması için çağrıda bulundu.
“Ayrılık öldürür, yakınlık yaşatır”
El Bebek Gül Bebek Derneği Yönetim Kurulu Başkanı, Uzman Psikolog İlknur Okay, toplantıda yaptığı konuşmada, anne ve bebeğin temasının yalnızca bir sevgi göstergesi değil, aynı zamanda bir yaşam hakkı olduğunu söyledi:
“Her bebeğin, annesinin kokusuyla, sesiyle, dokunuşuyla büyüme hakkı vardır. Biz bu hak için sesimizi yükseltiyoruz. Dünya Sağlık Örgütü’nün de dediği gibi: Ayrılık öldürür, yakınlık yaşatır. Ne yazık ki ülkemizde hâlâ birçok yenidoğan yoğun bakım ünitesinde ebeveyn erişimi sınırlı. Anneler, bebeklerinin yanında kalamıyor; babalar sürece dâhil olamıyor. Oysa araştırmalar gösteriyor ki ten tene temas, yalnızca sevgi değil, aynı zamanda bir tedavi biçimidir.”
Derneğin yürüttüğü “Sıfır Ayrılık” kampanyası kapsamında, anne-bebek uyum odaları kurulması, kanguru koltuklarının temini, anne sütü farkındalığı projeleri ve Erken Anne Kiti gibi uygulamalarla hem ailelere hem de sağlık profesyonellerine destek sunuluyor. Okay, “Bizim hedefimiz, Türkiye’de her bebeğin ailesinin kokusuyla büyümesi. Çünkü her temas, bir yaşam desteğidir” sözleriyle konuşmasını tamamladı.
“Ten tene temas, tıbbın en güçlü ama en basit tedavi biçimlerinden biridir”
Toplantıda konuşan Türkiye Anne Bebek Ruh Sağlığı Farkındalık Birliği Kurucusu Prof. Dr. Nazan Aydın, anne ve bebek arasındaki temasın yalnızca fiziksel değil, psikolojik bir iyileşme süreci de başlattığını belirtti: “Bebek ve anne arasındaki temas bir sevgi değil, hayatta kalma refleksidir. Prematüre bir bebeğin kalp ritmi, vücut ısısı ve solunumu annesinin bedeniyle temas ettiğinde dengelenir. Ayrı kalmak, yalnızca bedensel değil duygusal travma da yaratır. DSÖ’nün rehberine göre kanguru bakımının doğumdan hemen sonra başlatılması ve günde 8 ila 24 saat sürdürülmesi öneriliyor. Türkiye’de ise annelerin yalnızca yüzde 5’i doğumdan hemen sonra kanguru bakımı yapabiliyor. Bu tabloyu değiştirmek zorundayız.”
Bilimsel veriler de Aydın’ı destekliyor. Ten tene temas uygulamasıyla bakım gören prematüre bebeklerde ölüm oranı yüzde 25’e kadar azalırken, emzirme oranları belirgin biçimde artıyor. Bu da “yakınlığın tedavi” olduğu gerçeğini bir kez daha kanıtlıyor.
“Ebeveynin varlığı, tıbbi iyileşmenin de parçasıdır”
Türk Neonatoloji Derneği adına konuşan Prof. Dr. Hülya Selva Bilgen, prematüre bebeklerin tedavi sürecinde ebeveynlerin varlığının hayati olduğunu vurguladı:
“Prematüre bebekler, kuvözde de olsalar anne ve babalarından ayrılmamalıdır. Çünkü ebeveynin varlığı sadece duygusal değil, tıbbi bir iyileşme unsurudur. Araştırmalar, anne ya da babanın sesiyle temas eden bebeklerde solunum ve kalp ritminin daha hızlı dengelendiğini, enfeksiyon oranlarının azaldığını ve anne sütü miktarının arttığını gösteriyor. Aileyi bakım sürecinin dışında tutmak, bebeğin iyileşme yolculuğunu yavaşlatır.”
Bilgen, her yoğun bakım ünitesinde ideal olarak 24 saat ebeveyn erişiminin sağlanması gerektiğini, bu erişim mümkün olmasa bile en azından anne ve babaların günde bir saatten kısa olmayan sürelerle bebekleriyle temas edebilmesi için koşulların oluşturulmasının önemini vurguladı.
“Her bebeğin, annesinin kalp atışına ihtiyacı var”
El Bebek Gül Bebek Derneği, “Sıfır Ayrılık” kampanyasıyla Türkiye’deki her prematüre bebeğin, tıbben mümkün olduğu sürece, annesinin yanında büyümesi için çalışıyor. Dernek, Sağlık Bakanlığı, üniversite hastaneleri ve Neonatoloji Derneği ile iş birliği içinde “Bebek Dostu 2.0 – Sıfır Ayrılık Standardı”nın hayata geçmesi için çağrısını yineledi.
Bu standart sayesinde, her yenidoğan yoğun bakım ünitesinin “aile dostu bakım modeli”ne geçmesi hedefleniyor. Çünkü bir bebeğin yaşama tutunması, sadece tıbbi destekle değil, annesinin kalp atışlarını duyarak mümkün oluyor.
“Her temas bir yaşam desteği, her yakınlık bir umut”
Pera Palace’ta düzenlenen toplantı, yalnızca bir basın buluşması değil; bir farkındalık manifestosu niteliği taşıdı. “Sıfır Ayrılık” kampanyası, sağlık çalışanlarından ailelere, kamu otoritelerinden sivil topluma kadar herkese tek bir mesaj veriyor:
Hiçbir bebek, annesinden ayrı büyümemeli. Çünkü her temas bir yaşam desteği, her yakınlık bir umuttur.



