Yaşamın temel kaynaklarından biri olan biyolojik çeşitliliğin korunması, sadece doğa için değil; insan sağlığı ve sürdürülebilir kalkınma için de vazgeçilmez bir öncelik haline geldi. Humanis, bu farkındalıkla ilaç üretiminin her aşamasında doğaya saygılı, sorumlu ve sürdürülebilir bir üretim anlayışı benimsiyor. 22 Mayıs Dünya Biyoçeşitlilik Günü vesilesiyle açıklama yapan Humanis, “doğa pozitif” yaklaşımını kurumsal bir vizyon haline getirerek, ekosistemle uyumlu üretim modellerini hayata geçirdiğini vurguluyor.
Biyoçeşitliliğe Saygılı Üretim Anlayışı
Humanis, doğanın dengesini ve biyoçeşitliliğin korunmasını sadece bir çevre politikası değil, aynı zamanda ilaç sektöründe etik bir yükümlülük olarak değerlendiriyor. Üretim süreçlerini, doğanın taşıma kapasitesini gözeterek yeniden yapılandıran şirket, ham madde tedariğinden atık yönetimine kadar her adımda çevresel sürdürülebilirliği merkeze alıyor.
Birleşmiş Milletler’in 1992 yılında kabul ettiği Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin temel ilkeleriyle örtüşen bu yaklaşım, insan sağlığının korunmasında da doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımının ne kadar kritik olduğunu gösteriyor. Şirketin sürdürülebilirlik vizyonu; sadece çevresel etkileri azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda ilaç üretiminde kullanılan içeriklerin doğayla olan etkileşimini gözeterek uzun vadeli ekolojik sorumluluk alıyor.
Doğa Pozitif Yaklaşımda Kararlılık
Humanis, üretim tesisini biyoçeşitlilik açısından zengin, karma kullanımlı bir organize sanayi bölgesi içerisinde konumlandırarak, ekolojik değer taşıyan alanlara saygılı bir üretim modeli geliştiriyor. Söz konusu alanda, Bern Sözleşmesi kapsamında koruma altına alınmış türler ile REDDATA BOOK listesinde yer alan endemik canlı türleri bulunuyor.
Bu bilinçle hareket eden Humanis, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ve SKD Türkiye iş birliğiyle gerçekleştirilen Doğa Pozitif Masterclass Programı’na da aktif katılım göstererek, kurumsal düzeyde doğa farkındalığını artırmayı sürdürüyor. Bu program sayesinde çalışanlar ve karar vericiler, biyoçeşitlilik kaybının risklerini, sektörle olan bağını ve çözüm yollarını sistematik olarak öğrenme imkânı buluyor.
Atık Yönetiminde Uluslararası Standartlar
Humanis, üretim sonrası ortaya çıkan atıkların çevreye zarar vermeden yönetilmesini sağlayacak global standartlara uygun bir sistem benimsiyor. Özellikle ilaç içeren sıvı atıklar, diğer sıvılardan titizlikle ayrıştırılarak yalnızca lisanslı bertaraf tesislerine gönderiliyor. Bu uygulama sayesinde sucul yaşam alanlarına deşarj edilen aktif farmasötik bileşen (API) miktarı en aza indiriliyor, çevresel riskler minimize ediliyor.
Aynı şekilde, üretim sonrası oluşan ilaç atıkları da çevreye duyarlı bir yöntemle ayrıştırılıyor, uygun kategorilere göre geri dönüşüm sistemine dahil ediliyor. Böylece hem toprak hem su kaynaklarının kimyasal kirlenmeye karşı korunması sağlanıyor. Humanis, bu süreci sadece yasal bir gereklilik değil, yaşam döngüsü yönetiminin ayrılmaz bir parçası olarak ele alıyor.
Kaynakların Sorumlu Kullanımı
Tedarik zincirinde de sürdürülebilirlik ilkesini gözeten Humanis, doğaya en az zarar veren kaynakları önceliklendiriyor. Enerji verimliliği, karbon ayak izinin azaltılması ve yenilenebilir kaynaklara yönelim, şirketin öncelikli hedefleri arasında yer alıyor. Bu sayede yalnızca üretimde değil, lojistik ve operasyonel süreçlerde de çevresel etki en aza indiriliyor.
“Biyoçeşitlilik Sadece Korunacak Değer Değil, Ortak Sorumluluktur”
Humanis, 22 Mayıs Dünya Biyoçeşitlilik Günü’nde yaptığı açıklamada, biyoçeşitliliği koruma hedefini kurumsal sorumluluk politikalarının ayrılmaz bir parçası haline getirdiğini bir kez daha kamuoyuna duyurdu. “Doğaya karşı değil, doğayla birlikte üretim” ilkesiyle hareket eden şirket, bu yaklaşımın ilaç endüstrisinde de standart haline gelmesi gerektiğini savunuyor.
“Biyoçeşitlilik, yalnızca korunacak bir ekolojik zenginlik değil; insanlığın sağlıklı bir geleceğe ulaşması için vazgeçilmez bir kaynaktır. Bu bilinçle hareket ediyor, ilaç üretiminde doğaya pozitif etki bırakacak süreçleri hayata geçiriyoruz.”
